Film izle mek için kaliteli bir sitemi arıyorsunuz ? O zaman tamda doğru adrestesiniz.Yapmanız gereken vizyonfilm.tk adlı Web sitesine girerek dilediğiniz filmi izleyebilirsiniz.
Sitemiz şık teması ve kolay kullanılabilir ara yüzü ile daima hizmetinizde olup içeriğinde sizleri rahatsız edici reklam vs bulunmamaktadır.Sitemiz aracılığı ile Online film izle yebilir ve keyifli vakitler geçirebilirsiniz.
Sitemiz A dan Z ye dilediğiniz filmleri bulabileceğiniz nadir sitelerdendir.Sürekli güncellenen sitemiz sizlere daha iyi hizmet verebilmek için sıkı bir şekilde çalışmaktadır.
Sizde vizyonfilm.tk Web sitesini ziyaret ederek dilediğiniz filmi Hd kalitede izleyebilirsiniz.Sitemize ilgi ve alakanızdan ötürü teşekkür ederiz.
FeDeRaL Cafe Ödev Arşivi
13 Ocak 2015 Salı
13 Ağustos 2014 Çarşamba
28 Mayıs 2014 Çarşamba
KASET KALIP DÖŞEME
Günümüzde halen KANAL (Asmolen) Tip ve Kaset Tip olarak bilinen Kaset kalıplar ilk olarak 40 yıl kadarönce yivli beton döşeme inşaasında ekonomik ve yüksek taşıma gücü sağlayan bir çözüm olarak pazarasunuldu. O zamandan beri, kullanım alanları gelişip genişlemekte ve dünya çapında 40 standart ölçüdekullanılmaktadır. Ayrıca özel mimari projelere kolayca uygulanabilir.
Hafif ve ağır sanayi yapıları, Fabrikalar, Hastane,Okullar,Alışveriş Merkezi , Sinema ve Tiyatro salonu,Katlıotopark ve kimi yüksek yapılarda emniyetli, ekonomik ve işlevsel çözümler sunar.
Yapılarda değişik tiplerde döşeme vardır. Döşeme açıklıklarına göre, yani mesnetlendikleri yerlerarasındaki mesafeye göre ve üzerlerindeki yüklere göre yük taşıma kapasiteleri ve sehim durumlarıdeğişiklik gösterdiği için duruma uygun döşemeler projelendirilir.Tek yönlü ve Çift yönlü nervür döşemelerlebaşlanır, yükün veya açıklığın artmasına göre döşeme tipi değiştirilir.
Kaset döşeme, pratikte her bir açıklığı 8–9 metrenin (tabi bu rakamlar proje durumuna ve yüklere göredeğişiklik gösteren rakamlardır) üzerinde olan döşemelerin kendi yüklerini ve üzerlerindeki yükü hakkıylataşımaları için dizayn edilen döşemelerdir. Nervürlü döşemelerde var olan dişler tek doğrultuda iken, kasetdöşemelerde bu nervürler iki yönde mevcuttur. Yani bir kaset döşemede her iki doğrultuda da uzanankirişler teşkil edilmiş olur. Bu kirişlerin ölü ve hareketli yükleri taşıyıp ana çerçevede bağlı bulunduklarıkirişlere aktarmak gibi önemli vazifeleri vardır.
Kalıp tasarım planı içinde karedir ve kullanımı kolaydır, her türlü iskele sistemlerinde uygulanabilir.Kasetkalıplar beton ve çelik donatı gereksinimlerini en aza indirerek emniyetli ve ekonomik bir yapı sistemi sunar.Beton yüzeyi, oldukça pürüzsüzdür genellikle açık bırakılır. Aynı zamanda boyanabilir yada özel aydınlatmaelemanları kullanılabilir.
Ürünlerimizde üstün kaliteli hammadde kullanıldığından dayanıklıdır.Defalarca kullanıldığından müşterilerimizin yatırımı için tam değer sağlar.
Kaset kalıp kullanmanın faydaları;
*Kalıp başına minimum 50 defa tekrar kullanılabilir.Kalıp maliyetini yok denecek kadarazaltacağı görülecektir.
*Taşınması, Montajı, İşçiliği ve sökülmesi kolaydır.
*Depolama ve nakliye için iç içe geçebilme özelliğinden daha az alan teşkil eder.
*Geleneksel zeminler ile karşılaştırıldığında önemli ölçüde (%50) beton tasarrufu sağlar.
*Estetik, Pürüzsüz,Mükemmel bir bitmiş beton yüzeyi elde edilebilen ideal kalıp sistemidir. Beton yüzeyleri sıva yapılmasına gerek duymadan, doğrudan boyanarak düzgün bir bitmiş yüzey elde edilir.
*Bükülmeye çürümeye ve zor hava şartlarına dayanıklıdır,atmosferik ortamdan etkilenmez.
*Teslim süresi çok kısadır...
Mülakat
Bir gazetecinin, toplumdaki önemli kişileri ziyaret etmesi,
bu ziyaret sırasında o kişilere genellikle gündemde olan önemli bir konuyla
ilgili sorular sorması ve bu sorulara aldığı cevapları gazetesinde yazması
sonucu oluşan yazılara mülakat adı verilir. Mülakat, görüşmeyle veya görüşme
sonucu ortaya çıkan yazılardır.
Mülakat; tanınmış veya alanında söz sahibi bir kimsenin
belirli konulardaki görüşlerini öğrenmek amacıyla o kişiyle buluşma, ahbaplık
etme; bir iş üzerinde karşılıklı fikir yürütme, görüşme anlamlarına da gelir.
Mülakatlarda açık bir anlatım kullanılmalıdır. Açık bir
anlatımda akıcılık, duruluk ve yalınlık bulunur. Mülakat, diyaloglara dayalı
bir anlatım türüdür. Dolayısıyla mülakatta söyleşmeye bağlı anlatım türü
ağırlıklı olarak kullanılır. Bunun yanında açıklayıcı anlatım ve öyküleyici
anlatım türü de mülakatta başvurulan anlatım türleri arasındadır.
Mülakat; belli bir işe veya bilgi edinmeye yönelik olabilir.
Bu bakımdan mülakatın iki ana bölüme ayrıldığı söylenebilir.
Mülakatın Aşamaları
Kendini tanıtma
İsteğini en kısa yoldan açıklama
Görüşme için randevu talebinde bulunma
Hem görüşme öncesinde hem görüşme sırasında nezaketli olma
Görüşülecek kişinin konuya ilgisini çekme
Görüşülecek kişi ve konuyla ilgili iyi bir hazırlık süreci
geçirme
Görüşmeyi bitirme ve izin isteme
Mülakatta ilk etki, ilk izlenim her zaman çok önemli
olmuştur. Bu yüzden mülakat yapacak kişinin konuşmasına, hareketlerine,
giyimine kuşamına vb. dikkat etmesi gerekir. Tüm bunların mülakat verecek olan
kişilerin üzerinde büyük etkisi vardır.
Sonuç olarak mülakat yapacak kişinin dikkat etmesi gereken
kimi konular vardır. Mülakatlarda, düşünce ve görüşler açık, anlaşılır bir
dille anlatılmalıdır. Düşünceler, istekler vb. gereksiz ayrıntılara girilmeden,
kısaca aktarılmalıdır. Konuşmacının sözleri iyi bir şekilde dinlenilmeli;
muhatabın sözü asla kesilmemelidir.
Mülakat Yapacak Kişinin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
İlk önce konuyu ve görüşülecek kişiyi belirlemek gerekir.
Mülakat yapılacak kişiyle görüşmek ve ondan randevu talep
etmek gerekir.
Görüşülecek kişi ve konu hakkında iyi bir araştırma ve
hazırlık yapmalıdır.
Randevu saatine mutlaka uymalıdır.
Görüştüğü kişinin ilgisini ve dikkatini çekmelidir.
Bilgi, birikim ve kültürüyle muhatabını konuşmaya ikna
edebilecek yeteneğe sahip olmalıdır.
Görüşme sırasında konuşmasına dikkat etmeli; ölçülü, nazik
ve saygılı bir üslup kullanmalıdır.
Görüşme esnasında konuşmacının sözünü gereksiz yere
kesmemelidir.
Soruları önceden yansız bir tutumla hazırlamalıdır.
Mülakat yaptığı kişinin görüşlerini hiçbir değişiklik
yapmadan, olduğu gibi yazıya aktarmalıdır.
Diyaloglardan oluşan mülakat bir konuşma ve konuşturma
sanatıdır. Mülakatın temelinde, bir kişinin başka bir kişiyi konuşmaya ikna
edebilmesi vardır Mülakat yapan kişi, yumuşak bir ses tonuyla konuya giriş
yapar. Mülakatçı, konuşmacıya sabırlı, dikkatli, kibar davranır; konuşma
istenmeyen bir yöne kayarsa hoşnutsuzluğunu belli etmez. Konuşma, konu dışına
kayarsa nazik biçimde gerekli sorulan sorarak tekrar konuya dönmeye çabalar.
Ayrıca mülakat yapan kişi, kendisi konuşmaktan ziyade, muhatabını konuşturmaya,
ondan çarpıcı bilgiler elde etmeye odaklanmalıdır.
Mülakat yapmanın çeşitli faydaları vardır. Mülakat yapmak,
bireylerin kişisel gelişimine büyük katkılar sağlar. Her şeyden önce mülakat
yapan kişi. önemli insanlarla karşılıklı konuşmayı, soru sormayı, konuşma
güçlüklerini yenmeyi, çekingenlikten ve heyecandan kurtulmayı öğrenir. Toplum
tarafından tanınmış önemli insanlarla görüştüğü için kültür düzeyi yükselir,
bilgi birikimi artar, insani ilişkilerini geliştirir.
Mülakata Hazırlık
Mülakatın etkisi verimliliği yapılan hazırlıkla doğru
orantılıdır. Mülakatlara ön hazırlık yapmak gerekir. Bu hazırlık sürecini şöyle
açıklayabiliriz:
Mülakat konusuna yönelik bilgi edinmek
Mülakat yapılacak kişi hakkında bilgi sahibi olmak
Konu hakkında önceden sorular hazırlamak
Belirlenen görüşme zamanına uymak
Görüşme sırasında nazik ve ölçülü olmak
Mülakat verecek kişinin ilgisini ve dikkatini çekmek
Karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek kültürel birikime
ve yeteneğe sahip olmak
Mülakat Yapılacak Kişiler
Alanında uzman veya tanınmış kişilerle, devlet adamlarıyla
vs. mülakat yapılabilir. Toplumda önemli bir yer edinmiş, ün kazanmış
insanlarla mülakat yapılır. Toplumda bir ağırlığı olmayan, tanınmamış kişilerle
mülakat yapmanın bir anlamı yoktur. Bunun yanında mülakat yapılan kişinin
söylediklerinin haber değeri taşıması gerektiğini de unutmamak gerekir.
Mülakat Yapılan Kişinin Tanıtılması
Mülakat yapılan kişinin doğru ve eksiksiz şekilde
tanıtılmasına özen gösterilmelidir.
Kişinin hayat hikâyesi, önemli noktalarıyla belirtilmeli,
uzmanlık alanı açıklanmalı, ne gibi çalışmalar yaptığına, eserlerine kısa da
olsa değinilmelidir.
Mülakat yapılan kişinin hayat felsefesi, bilgisi, donanımı,
zevkleri, korkuları, yaşamını etkileyen olaylar vb. yansıtılmalıdır.
Mülakat Yöntemleri ve Türleri
Yüz yüze yapılan mülakatlar
Telefon, televizyon gibi anında ses ve resim ileticileri ile
yapılan mülakatlar
Sağır ve dilsizlerle gerçekleştirilen hareketle (simgesel)
iletişim mülakatları
Bunların dışında mülakat, görüşme amacına göre, görüşmeye
katılanların sayısına, görüşülmek istenen kişiye, görüşme biçimine, görüşmenin
yapısına, sorulara ve ölçülmek istenen özelliklere, görüşmedeki kuralların
niteliğine göre de sınıflandırılabilir.
Mülakat Yazısının Özellikleri
Mülakat yazısında;
Görüşülen kişinin adı
Mesleği veya ne işle uğraştığı
Hangi amaçla konuşulduğu
Buluşma mekânı
Sorular ve cevaplar
Mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü yer
alır.
Sonuç olarak mülakat; bağımsız haber alma yollarından
biridir. Mülakat; mülakat veren insanların kişilikleri gibi çeşitlidir. Mülakat
genellikle sorular ve cevaplardan oluşur. Soru soran kişi konuyu genişletir,
anlatımı düzenler. Mülakatın başarısı, mülakat yapan kimsenin yeteneğine
bağlıdır.
Mülakat yapılan kişilerin sorulara verdiği cevapların
değiştirilmeden aynen yayımlanması mülakat türünün en başta gelen özelliğidir.
Mülakatı yapan kişi kendi yorum ve görüşlerini mülakata eklemez.
Mülakatta dil genel olarak göndergesel işlevde kullanılır.
Çünkü mülakatta bilgi vermek, bir konuda okuru aydınlatmak söz konusudur.
Mülakatta cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden,
tırnak işaretinden yararlanılmalı; konuşmanın ayrıntılarına girmeyip ana
fikirler üzerinde durulmalıdır.
Mülakat Örneği
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU NE DİYOR?
- En çok hangi eserinizi seversiniz?
- En çok, “Kiralık Konakla “Yaban”ı severim.
- Niçin?
- “Kiralık Konak” bence roman tekniğine uygun
olan eserimdir. “Yaban’a gelince o, bütün millî heyecanlarımı taşıyan
kitaplarımdan biri olmak dolayısıyla bence çok kıymetlidir.
- Bugün hikâye ve romancılığımızı nasıl
buluyorsunuz?
“- Bugünkü nesil, hikâyecilikte eski nesli
epeyce geride bırakmıştır. Fakat henüz roman adı verilebilecek bir büyük eser
meydana gelmemiştir. Belki yanılıyorum, bugünkü telakkime göre roman, bir insan
ve hayat görüşünün felsefesidir. Ve böyle bir görüşle böyle bir felsefe ancak
uzun soluklu bir çalışma ile vücuda gelebilir. Ve böyle bir eserin yanında
küçük hikâye ancak bir etkiyi ifade edebilir. Hepimizi edebiyata hikâye
yazmakla başlamışızdır. Hayat tecrübelerimiz çoğaldıkça hikâyenin hududunu
romanla genişletmek mecburiyetinde kalmışızdır.
- Sanat alanından yaptıklarınızla yapmak
istedikleriniz arasında bir fark oldu mu?
- Samimiyetle itiraf ederim ki bu alanda
yaptıklarım, yapmak istediklerimin bir gölgesinden ibarettir.
(Mustafa BAYDAR)
Bu mülakat yazısı, Millî Edebiyat Döneminin önde gelen
yazarlarından Yakup Kadri ile yapılan görüşme sonucu ortaya çıkmıştır. Mülakatı
yapan kişi olan Mustafa Baydar, görüldüğü üzere yazara sorularını yöneltmiş ve
ondan aldığı cevapları yazıya geçirmiştir. Soruların, Yakup Kadri’nin
eserlerine yönelik hazırlandığı anlaşılmaktadır. Mülakatı yapan kişi,
sorularıyla Yakup Kadri’nin eserleri, Türk romanı ve hikâyesiyle ilgili
görüşlerini açığa çıkarmak istemektedir. Sorular, yansız bir tutumla hazırlandığı
izlenimini vermektedir.
25 Mayıs 2014 Pazar
KÜRESEL ISINMA NEDENLERİ, SONUÇLARI VE ALINACAK ÖNLEMLER
KÜRESEL ISINMA
NEDENLERİ, SONUÇLARI VE ALINACAK ÖNLEMLER
Dünyada ve ülkemizde küresel
ısınmanın olumsuz etkilerinin son 10-15 yıldan beri artarak devam ettiğini
görmekteyiz. İnsanlığa, canlı yaşama ve dünyamıza yararından çok zararı dokunan
üretim politikaları ve yöntemleri ile tüketim alışkanlıkları ve anlayışlarının
küresel ısınmaya neden olması sorunun özünü oluşturmaktadır.
Paris´te yapılan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde küresel
ısınmanın son 50 yılda yüzde 90 oranında insan eliyle yaratıldığı ve asırlarca
sürebileceği açıklaması yapıldı.
Sanayileşmenin 50.yılları olan 1800’lü yıllardan beri en sıcak
yılların sırasıyla; 1998-2002-2003-2001-1997-2006 yılları olduğu
belirtilmiştir.
NEDENLER VE SONUÇLAR
Sanayileşen ülkeler tarafından yoğun olarak atmosfere salınan
karbondioksit gazı başta olmak üzere kloroflourkarbon gazı, metan,
azotoksitleri, ozon ve su buharının oluşturduğu sera gazlarının atmosferde
neden olduğu sera etkisi sonucunda küresel ısınma meydana gelmektedir.
Güneş ışınlarının yeryüzünde ısı enerjisine dönüştükten sonra,
yeryüzünden atmosfere yayılan ışınımın (ısı enerjisi) sözü edilen sera gazları
tarafından atmosferden tümüyle geçip uzaya kaçmasına engel olunmakta,
atmosferde hapsedilmesine yani ‘sera etkisi’ ne neden olunmaktadır. Sera etkisi
nedeniyle bu ışınımın (enerjinin) bir kısmı yeniden yeryüzüne yansıtılarak
küresel ısınmaya neden olunmaktadır.
Atmosfere karışan
karbondioksit gazının %80-85’i fosil yakıtların (petrol ve türevleri,
kömür, doğal gaz) sanayide ve günlük yaşamda kullanımından meydana gelmektedir.
Sera gazları içinde karbondioksit gazının küresel ısınmadaki payı
% 50’dir.
Motorlu kara yolu taşıtlarından ve otomobillerden atmosfere
yayılan ve karbondioksit gazını da içinde barındıran egzoz gazı sera
etkisine neden olan önemli etkenlerden birisidir.
Diğer taraftan,
spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar ve
bilgisayar temizleyicilerinden oluşankloroflourkarbon
gazlarının küresel ısınmadaki payı % 22’dir.
ABD, yalnız başına
dünyada üretilen karbondioksit miktarının yüzde yirmi beşini (%25)
üretmektedir. ABD, sera gazı salınımının
kısıtlanmasına yönelik yapılan Kyoto Protokolünü imzalamamıştır.
Paris´te düzenlenen
Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Sonuç Raporuna göre:
- 2100 yılına
kadar sıcaklık 1,8 ile 4 derece artacak.
- Sık sık uzun süreli ve yoğun sıcak hava dalgaları yaşanacak.
- Şiddeti fırtınalar görülecek.
- Kutup buzulları eriyecek. 2100 yılında Antarktika olmayabilir. Bangladeş’ten Hollanda’ya pek çok kıyı ülkesi sular altında kalma tehlikesi yaşayacak.
- Küresel ısınma ile mücadelede yol kat edilse bile ısınma ve deniz seviyesinin yükselmesi asırlar boyu sürecek.
- Kuraklık ve yangınlar baş gösterecek, göl ve ırmak sularında % 20 lik azalma olacak.
- Acilen önlem alınmazsa 10 yıl sonra canlı türlerinin % 40’ı yok olacak. Sel ve kuraklık nedeniyle 200 milyon kişi açlığa mahkum olacak.
- Dünya ekonomisi % 20 küçülecek.
- Dünya nüfusunun 12’de 1’i yok olma tehdidi altına girecek.
- Aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde değişiklik olacak, salgın hastalıklar baş gösterecek.
Küresel ısınmanın yol açtığı doğal felaketlerin yıllık maliyetinin yıllık 150 milyar dolar olduğu belirtilmektedir.
- Sık sık uzun süreli ve yoğun sıcak hava dalgaları yaşanacak.
- Şiddeti fırtınalar görülecek.
- Kutup buzulları eriyecek. 2100 yılında Antarktika olmayabilir. Bangladeş’ten Hollanda’ya pek çok kıyı ülkesi sular altında kalma tehlikesi yaşayacak.
- Küresel ısınma ile mücadelede yol kat edilse bile ısınma ve deniz seviyesinin yükselmesi asırlar boyu sürecek.
- Kuraklık ve yangınlar baş gösterecek, göl ve ırmak sularında % 20 lik azalma olacak.
- Acilen önlem alınmazsa 10 yıl sonra canlı türlerinin % 40’ı yok olacak. Sel ve kuraklık nedeniyle 200 milyon kişi açlığa mahkum olacak.
- Dünya ekonomisi % 20 küçülecek.
- Dünya nüfusunun 12’de 1’i yok olma tehdidi altına girecek.
- Aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde değişiklik olacak, salgın hastalıklar baş gösterecek.
Küresel ısınmanın yol açtığı doğal felaketlerin yıllık maliyetinin yıllık 150 milyar dolar olduğu belirtilmektedir.
SORUNUN ÇÖZÜMÜ VE ÖNLEMLER
Sorunun çözümü konusunda ise kararlı ve etkili devlet
politikaları gerekiyor. Devletler ve hükümetler sorunun çözümü için maddi kaynak
ayırmazlarsa ve bu konuda kararlı ve etkili olmazlarsa bireysel çabalar
asla yeterli olmayacaktır.
Diğer bir çözüm ise teknik önlemlerden geçmektedir.
Sanayileşmede tüketilen enerjide değişikliğe gidilmesi ve önlemler alınması
gerekmektedir. Fabrikalarda enerji kayıpları önlenmeli, geri dönüşüm sistemleri
oluşturulmalı ve zararlı gazları salan sistemler değiştirilmelidir. Fosil
yakıtlar yerine güneş,rüzgar,jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelinmelidir.
Konutlardaki önlemler
ile bireysel önlemler:
- Tasarruflu ampuller kullanılmalı.
- Evden çıkan çöpün geri dönüştürülmesi sağlanmalı
- Daha az sıcak su kullanılmalı.
- Ambalajlı ürünlerden kaçınılmalı.
- Kışın konutlardaki ısınmayı sağlayabilmek için ısı kayıpları önlenmeli, daha az enerji kullanılmalı.
- Daha az enerji ve su tüketen ya da enerji verimliliği yüksek su tüketimi az cihazlar kullanılmalı.
- Su en ekonomik şekilde kullanılmalı ve gereksiz su kullanımı önlenmelidir.
- Otomobil kullanımı azaltılmalı, mümkün olduğunca otomobil yerine toplu taşım araçları tercih edilmelidir.
- Sprey türü ürünlerin kullanımı azaltılmalı, mümkün ise kullanılmamalıdır.
Ayrıca;
- Kamu ve özel sektörde enerji tüketiminde verimliliği artıracak önlemlere ağırlık verilmeli, su tüketimi en tasarruflu şekilde yapılmalı.
- Orman varlığının artırılması konusunda etkili önlemler alınmalıdır.
- Tarımsal sulamadaki su tüketimi doğru ve bilimsel yöntemlerle yapılarak, gereksiz su tüketimi önlenmelidir.
- Tasarruflu ampuller kullanılmalı.
- Evden çıkan çöpün geri dönüştürülmesi sağlanmalı
- Daha az sıcak su kullanılmalı.
- Ambalajlı ürünlerden kaçınılmalı.
- Kışın konutlardaki ısınmayı sağlayabilmek için ısı kayıpları önlenmeli, daha az enerji kullanılmalı.
- Daha az enerji ve su tüketen ya da enerji verimliliği yüksek su tüketimi az cihazlar kullanılmalı.
- Su en ekonomik şekilde kullanılmalı ve gereksiz su kullanımı önlenmelidir.
- Otomobil kullanımı azaltılmalı, mümkün olduğunca otomobil yerine toplu taşım araçları tercih edilmelidir.
- Sprey türü ürünlerin kullanımı azaltılmalı, mümkün ise kullanılmamalıdır.
Ayrıca;
- Kamu ve özel sektörde enerji tüketiminde verimliliği artıracak önlemlere ağırlık verilmeli, su tüketimi en tasarruflu şekilde yapılmalı.
- Orman varlığının artırılması konusunda etkili önlemler alınmalıdır.
- Tarımsal sulamadaki su tüketimi doğru ve bilimsel yöntemlerle yapılarak, gereksiz su tüketimi önlenmelidir.
SERA GAZLARININ TANIMI
Sera gazlarının adları
biraz önce açıklanmıştı. Bunların nitelikleri, küresel ısınmadaki payları ve
atmosferdeki yoğunlukları birbirinden farklıdır. O nedenle bunlar hakkında
aydınlatıcı bilgi verilmesi yararlı görülmüştür.
Karbondioksit
Bu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömür ve doğal gazın) sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan karbondioksitin yüzde 80-85’i fosil yakıtlardan, yüzde 15-20’si canlıların solunumundan ve mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı bildirilmektedir. Bir yandan fosil yakıt kullanımının hızlı artışı öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan ormanların ve bitkisel planktonların tahribi, atmosferdeki karbondioksit miktarını son 160 bin yılın en yüksek düzeyine ulaştırmıştır.
Bilim insanlarının son zamanlarda geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, Karbondioksit yoğunluğunun iki katına çıkması halinde küresel sıcaklığın 3 derece artacağı hesaplanmıştır. Bu sonuç, karbondioksitin küresel ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada yüzde 50 paya sahiptir. Bunun nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50- 100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü çabalar harcanmaktadır.
Metan
Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma) sonucunda meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp yığınları ve bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle, küresel ısınmadaki etki payı yüzde 13 kadardır.
Azot Oksitleri
Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik maddelerdir. Küresel ısınmadaki payı yüzde 5’dir.
Kloroflourkarbon Gazları (CFC-H)
Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel ısınmadaki payları yüzde 22 oranındadır.
Ozon
Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının 2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın oluşumu egzoz gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri üretilmez) miktarı çok değildir. Küresel ısınmadaki sera etkisi yüzde 7 kadardır.
Su Buharı
Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada etkilidir.
Karbondioksit
Bu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömür ve doğal gazın) sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan karbondioksitin yüzde 80-85’i fosil yakıtlardan, yüzde 15-20’si canlıların solunumundan ve mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı bildirilmektedir. Bir yandan fosil yakıt kullanımının hızlı artışı öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan ormanların ve bitkisel planktonların tahribi, atmosferdeki karbondioksit miktarını son 160 bin yılın en yüksek düzeyine ulaştırmıştır.
Bilim insanlarının son zamanlarda geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, Karbondioksit yoğunluğunun iki katına çıkması halinde küresel sıcaklığın 3 derece artacağı hesaplanmıştır. Bu sonuç, karbondioksitin küresel ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada yüzde 50 paya sahiptir. Bunun nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50- 100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü çabalar harcanmaktadır.
Metan
Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma) sonucunda meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp yığınları ve bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle, küresel ısınmadaki etki payı yüzde 13 kadardır.
Azot Oksitleri
Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik maddelerdir. Küresel ısınmadaki payı yüzde 5’dir.
Kloroflourkarbon Gazları (CFC-H)
Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel ısınmadaki payları yüzde 22 oranındadır.
Ozon
Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının 2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın oluşumu egzoz gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri üretilmez) miktarı çok değildir. Küresel ısınmadaki sera etkisi yüzde 7 kadardır.
Su Buharı
Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada etkilidir.
Görüldüğü gibi küresel ısınmanın temel nedeni, bol fosil yakıt
kullanılmasıyla atmosfere salınan karbondioksit miktarının çok yüksek
miktarlara ulaşmasıdır. Miktar ve atmosferde kalma süresinin çok yüksek olması
nedeniyle küresel ısınmada, sera gazları içindeki etki payı da çok yüksek
olmaktadır.
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Gazlar Nasıl Sıvılaştırılır?
Gazların sıvılaştırılması çeşitli yöntemler
kullanılarak bir gazın sıvı durumuna getirilmesidir. Bu yöntemler bilimsel
ticari ya da endüstriyel amaçlar için kullanılabilir. Çoğu gaz normal atmosfer
basıncı altında basitçe soğutularak sıvı haline getirilebilir. Karbon dioksit
gibi birkaç gaz için de ayrıca basınç altında tutma işlemi uygulanması gerekir.
Sıvılaştırma gaz moleküllerinin temel özelliklerinin analizinde ve gazların depolanmasında kullanılır.
Her bir gaz kendine has kritik bir sıcaklığın altında sıvılaştırılabilir. CO2’nin kritik sıcaklığı31°C (304°K)dir. Bu gaz
kolayca sıvılaştırılıp endüstride kullanma gayesiyle basınçlı çelik silindirler
içinde depo edilir. Hava, Oksijen, Azot, Hidrojen ve Helyumun kritik
sıcaklıkları ise çok daha düşüktür. Bu gazların
sıvılaştırılması büyük bir teknik başarı olmuş ve birçok endüstriyel
uygulamalarla sonuçlanmıştır.
Kaskat işlemi
1877 yılında İsviçreli fizikçi Raoul Pictet, buharlaşmanın soğutma ve basıncın sıvılaştırma etkilerini müştereken kullanarak, oksijeni sıvılaştırdı. Oksijenin kritik sıcaklığın altındaki-140°C (133°K)
sıcaklığına inmek için iki kademe kullanmıştır. İlk kademede SO2 sıkıştırılarak
sıvılaştırıldı ve sonra buharlaştırıldı. Böylece yine sıkılaştırılarak
sıvılaştırılmış CO2 ihtiva eden ikinci kademenin soğutulması sağlandı. Bunun da
buharlaştırılması ile üçüncü kademedeki O2 soğutuldu ve 500 atmosferlik bir
basınç altında sıkıştırılıp sıvı Oksijen elde edildi. Sıcaklık kademeler
halinde düşürüldüğü için Pictet’in
metoduna kaskat işlemi denir. Bu işlem helyum veya hidrojeni
sıvılaştırmada kullanılamaz. Çünkü hiçbir madde buharlaştırılarak Hidrojenin
kritik sıcaklığı olan -240°C (33°K)
elde edilemez.
Linde Hampson metodu
1895 yılında Alman Kimyageri Karl von Linde, İngiliz Fizikçisi William Hampson aynı zamanda bir jeneratif (geribesleme) sistemi keşfettiler. Bir jikleyi terk eden gazdan faydalanarak, giren sıkıştırılmış gazın soğutulması sağlandı. Giren gazın sıcaklığı o kadar düşük olur ki, çıkan gazın bir kısmı sıvılaşır. Diğer kısmı ise giren gazın ön soğutmasını sağlamak üzere devamlı geri beslenir.
Hampson’un hava sıvılaştırıcısında sıkıştırılmış hava, bir ısı eşanjörünün borularından beslenir ve daha sonra bir jikleden geçer. Gazın bir kısmı sıvı hava olur. Geri kalan kısmı boruların dışından geçirilerek içeri sıkıştırılmış havanın soğutulmasında kullanılır. Bu metodla neon, hidrojen ve helyum hariç, herhangi bir gaz sıvılaştırılabilir.
Claude metodu
1902’de Fransız Kimyacısı George Claude a diyabetik genleştirme yoluyla hav ayı sıvılaştırmıştır. Onun metodunda pistonlu bir makinanın içindeki yüksek basınçlı hava, çevresiyle herhangi bir ısı alışverişinde bulunmadan iş yapmaktadır. Havanın iş yapması, iç enerjisinin azalmasına, dolayısıyla sıcaklığının düşmesine sebeb olur. Soğutulmuş olan havanın bir kısmı, bir sıvılaştırıcının tüplerinin içine gönderilip sıvılaştırılır. Diğer bir kısmı ise pistonlu makin Aya gelen yüksek basınçlı havayı ön-soğutm aya tabi tutmak için kullanılır. Ön-soğutmadan geçen yüksek basınçlı havanın bir kısmı ise sıvılaştırıcının tüplerinin dış kısmına gönderilir. Pistonlu makinanın teteranlı kullanılması sonucu, soğuk tüplerin üzerinden geçen hava sıvılaşır ve sıvılaştırıcının dibinde birikir. C.W.P Heylandt da adiyabatik genleşmeyi kullanan bir hava sıvılaştırıcısı geliştirmiştir. Onun metodunun Claude metodundan farklılığı pistonlu makinadaki adiyabatik genleşmeyi Linde-Hampson metoduna ilave olarak kullanmasıdır.
Sıvılaştırma gaz moleküllerinin temel özelliklerinin analizinde ve gazların depolanmasında kullanılır.
Her bir gaz kendine has kritik bir sıcaklığın altında sıvılaştırılabilir. CO2’nin kritik sıcaklığı
Kaskat işlemi
1877 yılında İsviçreli fizikçi Raoul Pictet, buharlaşmanın soğutma ve basıncın sıvılaştırma etkilerini müştereken kullanarak, oksijeni sıvılaştırdı. Oksijenin kritik sıcaklığın altındaki
Linde Hampson metodu
1895 yılında Alman Kimyageri Karl von Linde, İngiliz Fizikçisi William Hampson aynı zamanda bir jeneratif (geribesleme) sistemi keşfettiler. Bir jikleyi terk eden gazdan faydalanarak, giren sıkıştırılmış gazın soğutulması sağlandı. Giren gazın sıcaklığı o kadar düşük olur ki, çıkan gazın bir kısmı sıvılaşır. Diğer kısmı ise giren gazın ön soğutmasını sağlamak üzere devamlı geri beslenir.
Hampson’un hava sıvılaştırıcısında sıkıştırılmış hava, bir ısı eşanjörünün borularından beslenir ve daha sonra bir jikleden geçer. Gazın bir kısmı sıvı hava olur. Geri kalan kısmı boruların dışından geçirilerek içeri sıkıştırılmış havanın soğutulmasında kullanılır. Bu metodla neon, hidrojen ve helyum hariç, herhangi bir gaz sıvılaştırılabilir.
Claude metodu
1902’de Fransız Kimyacısı George Claude a diyabetik genleştirme yoluyla hav ayı sıvılaştırmıştır. Onun metodunda pistonlu bir makinanın içindeki yüksek basınçlı hava, çevresiyle herhangi bir ısı alışverişinde bulunmadan iş yapmaktadır. Havanın iş yapması, iç enerjisinin azalmasına, dolayısıyla sıcaklığının düşmesine sebeb olur. Soğutulmuş olan havanın bir kısmı, bir sıvılaştırıcının tüplerinin içine gönderilip sıvılaştırılır. Diğer bir kısmı ise pistonlu makin Aya gelen yüksek basınçlı havayı ön-soğutm aya tabi tutmak için kullanılır. Ön-soğutmadan geçen yüksek basınçlı havanın bir kısmı ise sıvılaştırıcının tüplerinin dış kısmına gönderilir. Pistonlu makinanın teteranlı kullanılması sonucu, soğuk tüplerin üzerinden geçen hava sıvılaşır ve sıvılaştırıcının dibinde birikir. C.W.P Heylandt da adiyabatik genleşmeyi kullanan bir hava sıvılaştırıcısı geliştirmiştir. Onun metodunun Claude metodundan farklılığı pistonlu makinadaki adiyabatik genleşmeyi Linde-Hampson metoduna ilave olarak kullanmasıdır.
29 Nisan 2014 Salı
Atatürk’ün Dine Verdiği Önem
Atatürk’ün birer asker kaçağı yuvası halini alan medreseleri
kapatmasının ve dinimizi cehâletin ve yobazlığın elinden kurtarmak için
giriştiği nurlu ve hayırlı inkılâbın anlamını kavrayamayan bir takım kimseler,
büyük adamın dinî akîdelerinden şüpheye düşmüşlerdi.
Bu
sırada, aydın geçinen tanınmış bir kişi de, bu yanlış kanaate kapılarak,
güya Atatürk’ün gözüne girmek gayretine düşmüş ve mutaassıp bir İslâm
düşmanı tarafından, İslâmiyet ve Hz. Muhammed aleyhine yazılmış bir eseri
Türkçe’ye tercüme edip Atatürk’ün incelemesine ve onayına arz etmişti.
O
sırada Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Atatürk, bu esere bir göz attıktan sonra,
hemen Şemsettin Günaltay’ın Erenköy’deki köşküne telefon ettirerek,
kendisini acele saraya davet etmiş ve adı geçen kitabı göstererek:
-
Hocam, bu kitabı gördünüz mü ? Bu konuda ne dersiniz ? diye sormuştu.
Şemsettin
Günaltay da, kitabı incelemek için birkaç gün izin istemişti.
Daha
sonra olanları, Sayın Günaltay şöyle anlatmıştır:
“…Kitabı
inceledikten sonra, Dolmabahçe Sarayı’na gittim. Beni hemen Atatürk’ün yanına
çıkardılar. Atatürk, büyük bir masanın başında, zamanın Başvekili İsmet (İnönü)
Paşa ile karşı karşıya oturuyorlar ve önlerindeki haritada dikkatle bir şeyi
tetkik ediyorlardı.
Ben
içeri girince, başını kaldırıp gözümün içine bakan Atatürk hemen sordu:
-
Kitabı tetkik ettiniz mi hocam? Fikriniz nedir ?
Tercümeyi
Atatürk’ün önüne koyarak:
-
Ele alınacak şey değil, bir facia, Paşam.
Ben
daha sözümü tam olarak bitirmeden, Atatürk yerinden fırlayıp parlayıverdi ve
Başvekil’e dönerek:
-
Bu paçavrayı toplatın ve tercümeyi yapan (…) Beyi de, devlet hizmetinde
kullanılmamak üzere hükümet kapısından uzaklaştırın, diye emretti.
Atatürk’ün
denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya
dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya
dikti.
Bu,
kendi eliyle çizdiği bir askeri harita idi ve Hazreti Muhammet’in büyük
Bedir Cengi’ni adım adım gösteriyordu.
Hazreti
Muhammet’e ve onun peygamberliği kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz
Sakarya galibi, Bedir Galibi’ni göklere çıkarırken,
Onun
peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir
destanını okusunlar, dedi.
Atatürk’ün
son sözleri de şöyle oldu:
-
Hazreti Muhammet’in bir avuç imanlı Müslüman’la mahşer gibi kalabalık ve
alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan
muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir. Onun
peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.”
*
Bir
başka günde, Atatürk, din hakkında şunları söylemiştir:
“…Bizim
dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü
ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir
edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur, biliniz
ki o bizim dinimize uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine,
İslâmın menfaatine uygunsa kimseye sormayın, o şey dinidir. Eğer bizim
dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı., en
son din olmazdı.
Büyük
dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı
kimseler çağdaş olmayı inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık
onların bu inanışıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslamların
inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir ?Her sarıklıyı hoca sanmayın,
hoca olmak sarıkla değil akılladır.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)