Osman
Hamdi Bey, batı terbiyesiyle yetişmiş ancak içinde bulunduğu kültürden
uzaklaşmadan bunu yansıtabilmiş döneminin en önemli ressamlarından biridir.
Sanat alanında tanınmasının yanında, arkeoloji alanında da birçok çalışmaya
katılmış hatta Türkiye sınırları içindeki "İlk Türk Müzesi"nin
kurucusu olmuştur.
Babası
İbrahim Edhem Bey, Osmanlı Devleti'nde eğitim için Avrupa'ya gönderilen ilk
dört gençten biriydi. 2. Mahmud zamanında Sakız Adası'nda çıkan bir isyanda
esir alınarak İstanbul'a getirilen babası,Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa'ya köle
olarak satılmıştı. 1829 yılında Sultan'nın izni ile Avrupa'ya eğitime
gönderildi. Türkiye'ye döndükten sonra 1877 yılında Sadrazamlığa yükseldi.
Osman
Hamdi Bey, eğitimli bir ailenin çocuğu olarak 1842 yılındaİstanbul'da doğdu.
İlkokul eğitimini Beşiktaş'da bir okulda alan Osman Hamdi, 1856'da Mekteb-i
Maarif-i Adliye'ye devam etti. 1857yılında 15 yaşında iken hukuk eğitimi alması
için babası tarafındanParis'e gönderildi ve burada 12 yıl kaldı. Paris'de iken
aralarında ünlü ressam Jean-Leon Gerome'un da bulunduğu atölyelerde çalışma
fırsatı buldu. 22 yaşındayken Paris'te tanıştığı Marie adlı bir kızla evlendi
ve 10 sene evli kaldılar. Bu evlilikten iki tane kızları olmuştu.
1869
yılında İstanbul'a döndüğünde Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü'ne getirildi.
Ardından 1871'de Saray Protokol Müdür Yardımcılığı'na atandı. 1873'de Viyana'da
Uluslararası Sergi Komiserliği görevi sırasında ikinci eşi ile evliliğini
yaptı.
11
Eylül1881 tarihinde Müze-i Humayun'da müdürlük görevine atandı. Burada birçok
reformlar yaparak batılı anlamda müzeciliği Osmanlıya getirdi.1883 yılında
kuruculuğunu üstlendiği Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliye'nin müdürlüğünü yaptı.
Yaptığı arkeolojik kazılar ve ülkenin topraklarına ait kültürel değerleri
sahiplenme bilinciyle çıkarttığı Asar-ı Atîka Nizamnamesi ile Türk Tarih ve
Arkeoloji'sine büyük katkılarda bulundu. yaptığı kazılar arasında Lagita
Tapınağı ve İskender Lahiti de bulunmaktadır. Bu büyük eserlerin sergilenmesi
için 1891 yılında "ilk türk müze binası" olan İstanbul Arkeoloji
Müzesi'ni açtı. Babasının Dahiliye Nazırıolmasından faydalanarak vilayetlere
gönderilen genelgeler ile, Anadolu'nun her yerinden eserler istanbul'daki
müzeye gönderildi.
Müzeciliğinin
yanında ressam olarak da önemli eserler verdi. Resimlerinde Paris'de bulunduğu
dönem eğitim aldığı Gerome veBoulanger'in etkileri görülmektedir. Türk resminde
ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Eserlerinde ayrıca oryantalizm
etkileri de görülmetedir. Kadın temasını sıklıkla tekrar etmiştir. En ünlü
yapıtları ise Kaplumbağa Terbiyecisi(1906) ve Silah Taciri(1908)'dir. "Kaplumbağa
Terbiyecisi" adlı resminde Lale Devri'ne ve Sadabat Eğlencelerine dair
ipuçları bulunmaktadır. Resimde ayrıca tek ışık kaynağından gelen ışığın ana
öğeler üzerinde yoğunlaşması sonucu gereksiz detaylardan arındırıldığı
anlaşılmaktadır. Bir diğer önemli resmin olan "Silah Taciri"nde ise
kendisini ve oğlunu resmettiği düşünülmektedir. Resimdeki diğer ana öğeler ise
tüfekler, kılıçlar ve başlıklardır.
Osman
Hamdi Bey'in resimleri bir anlamda batının oryantalizmine bir bakış açısıdır.
Batılı uslubu kullanırken, konu olarak kendi kültürünü seçmiştir.
1884
yılında Gebze, Eskihisar Köyü'ndeki köşke karısı Naibe Hanım, oğlu ve kızını da
alarak yerleşti. Aile yakınları başta olmak üzere birçok insanın da portre
çalışmalarını bu dönemde yaptı. Bugün bu köşk "Osman Hamdi Bey
Müzesi" olarak hizmet vermektedir.
24
Şubat1910‘da İstanbul, Kuruçeşme'de vefat eden Osman Hamdi Bey'in mezarı Çinili
Köşk’de bulunmaktadır.
Önemli
Eserleri:
Kahve
Ocağı (1879) Haremden (1880) İki Müzisyen Kız (1880) Kuran okuyan Kız (1880)
Çarşaflanan Kadınlar (1880) Vazo Yerleştiren Kız (1881) Gebze’den Manzara
(1881) Çekik Gözlü Kız-Tevfika (1882) Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I Türbe
Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890) Feraceli Kadınlar (1904) Pembe Başlıklı Kız
(1904) Kaplumbağa Terbiyecisi (1906) Mimozalı Kadın (1906) Şehzade Türbesinde
Derviş (1908) Silah Taciri (1908) Beyaz Entarili Kız (1908) Sarı Kurdeleli Kız
(1909)