Destan Nedir?
Milletleri derinden
etkileyen tarihî ve sosyal olayları anlatan çoğunlukla manzum şekilde olan
edebî eserlere "destan" denir.
Destanlar henüz aklın
ve bilimin toplum hayatına tam anlamıyla hâkim olmadığı ilk çağlarda ortaya
çıkmış sözlü edebiyat ürünleridir. Destanlar ve destansı öyküler, ilk çağlardan
beri, dünyanın her yerinde, gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için
kolektif olarak yaratılmış edebî biçimlerdir.
Destanlar, efsanelerden
sonra bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Yunanca "espos"
sözcüğünden gelmektedir. Destanlar; mitoloji, efsane, folklor ve tarihî öğeleri
içerir. Destanlar zaman ve mekân içinde iradesini elinde tutan
"kahraman-bilge" kişiliklerin efsanevi ve gerçek hayat hikâyeleri
etrafında oluşmuş uzun, didaktik (bilgi verici) hikâyelerden oluşur.
Destanlar, tarihsel
olaylara bağlı olmakla beraber, tarih sayılmayan, Türk edebiyatında ozanların
"kopuz denen saz eşliğinde söyledikleri, toplumun ortak hayat görüşünü
yansıtan, edebî eserlerdir. Deprem, bulaşıcı hastalık, kuraklık, kıtlık, yangın
gibi tabiî afetlerin; göçler, savaşlar ve istilalar gibi önemli olayların
toplum vicdanında derin yankılar uyandırması, destanların oluşumunda etkili
olmuştur.
Destanların Genel
Özellikleri
- Anonim olup halkın ortak belleğinin ürünüdür.
- Belli bir ulusun özelliklerini yansıtır.
- Genellikle manzum, yani şiir şeklindedir.
- Günümüze nesir hâlinde ulaşmıştır.
- Tarihî ve sosyal olaylardan doğar, beslenir.
- Destanlarda olağan ve olağanüstü olaylar iç içedir.
- Toplumun hafızasında iz bırakmış önemli olayları
anlatır.
- Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
- Genellikle, yiğitlik, aşk, dostluk, ölüm ve yurt
sevgisi gibi temalar işlenir.
- Coşkulu bir söyleyişi vardır.
Destanların Oluşumu
Destanlar "doğuş,
yayılma ve yazılış safhası" olmak üzere üç safhada oluşur:
Doğuş safhası: Bu safhada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihî ve sosyal
olaylar, bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevî kahramanlar görülür.
Yayılma safhası: Bu safhada, söz konusu olay ve kahramanlıklar, sözlü gelenek
yoluyla yayılır. Böylece bölgeden bölgeye ve nesilden nesle geçer.
Derleme (yazıya
geçirme) safhası: Bu safhada, sözlü
gelenekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir bütün hâlinde derleyip manzum
olarak yazıya geçirir. Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve
yazıya geçirildiği belli değildir.
Destan Türleri
Destanlar "doğal (tabiî) destanlar" ve "yapma (yapay) destanlar" olmak üzere ikiye ayrılır.
Destanlar "doğal (tabiî) destanlar" ve "yapma (yapay) destanlar" olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Doğal (sözlü)
destanlar: Toplumun ortak malı
olan ve birtakım olaylar sonucu kendiliğinden oluşan destanlardır. Doğal
destanların söyleyeni belli değildir. Bu destanlar yazının henüz bulunmadığı ve
yaygınlaşmadığı bir kültürde doğup kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan
sonra yazıya geçirilmiştir. Doğal destanlar, ozan ve şarkıcıların değişik
zamanlarda söylediği şarkı ve şiirlerin bütünleşerek işlenmesiyle oluşturulur.
Örnek: Oğuz Kağan Destanı.
b. Yapma (edebî)
destanlar: Bir şairin, toplumu
etkileyen herhangi bir olayı tabiî destanlara benzeterek söylemesi sonucu
oluşan destanlardır. Bunlar, belirli bir yazar tarafından eski örneklere uygun
olarak ve okunmak üzere kaleme alınmış destanlardır. Örnek: Üç Şehitler
Destanı-Fazıl Hüsnü Dağlarca
Dünya Edebiyatında
Destan
Dünya edebiyatında
doğal destan olarak özellikle "Gılgamış" destanı ile "İlyada ve
Odysseia' destanı öne çıkmaktadır. Bilinen en eski destan olan
"Gılgamış" destanı MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya'da ortaya
çıkmıştır. Eski Yunan Tarihçisi Homeros'un aktardığı destanlar olarak bilinen
"İlyada ve Odysseia"nın ise MÖ 11-12. yüzyıllarda geçtiği
sanılmaktadır. Özellikle Odysseia, Yunan tragedyası ve Batı edebiyatının önemli
bir kaynağıdır.
Bazı milletlerin de
kendi tarihlerini anlatan önemli doğal destanları vardır. Bunlar arasında eski
İngilizce halk destanı 'Beowulf"; Almanca "Nibelungenlied",
"Kudrunlied"; Fransa'da "Chanson de Geste" (Kahramanlık
Şarkısı), yine Frank kralı Charlemagne'ın savaşlarını anlatan "Chanson de
Roland"; İspanya'da "El Cantar de Mio Cid"; Hindistan'da
"Mahabharata", "Ramayana ; Japonya'da Heike Monogatari" çok
ünlüdür.
Dünya edebiyatında
yapma destanlara da rastlanmaktadır. Virgilius'un "Aineis" adlı
destanı MÖ 29 -19. yüzyılları kapsamaktadır. Troyalı Aineis'in uzun ve zorlu
bir yolculuktan sonra Latin ülkesine gelerek Lavinium kentini kurması
anlatılmaktadır. Lavinium sonradan Alba Langa ve Roma kentlerinin yerine
kurulan ilk kenttir. Milton'un "Kaybolmuş Cennet" adlı destanı
insanın cennetten kovuluşu ve tanrının şeytanla mücadelesini anlatmaktadır.
Türk Edebiyatında
Destan
Destan, efsaneden sonra
ortaya çıkmış bir edebî türdür. Türk edebiyatı da dünyanın belki de en zengin
destan kültürüne sahip edebiyatlarındadır. Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde
yaşayan Türk boyları arasında zengin bir destan geleneği vardır. İslâmiyet'ten
önceki Türk destanlarının orijinal, tam metinleri elimize geçmemiştir.
Bilinen Türk destanları
arasında en eskisi "Yaratılış Destanı "dır. Bu destan, Altay Türkleri
arasında söylenmiştir. Rus Türkolog Radlof tarafından saptanıp yazıya
geçirilmiştir. İslâmiyet'ten önceki döneme ait en eski destanlar Saka
Türkleri'ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga" ve "Şu'
parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lugati't Türk adlı eserinde
yer almaktadır.
İlk Türk destanları
arasında ayrıca Oğuz Kağan Destanı, Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı, Türeyiş
Destanı, Göç Destanı" sayılabilir. Türklerin büyük çoğunluğu MS 9.
yüzyıldan itibaren Müslüman olmaya başlamıştır. Bu dönemden sonra Türklerin
inançları ile birlikte edebiyatları da değişmeye başlamıştır.
İslâmiyet’in kabulünden
sonraki Türk destanları arasında "Satuk Buğra Han Destanı, Manas Destanı,
Cengiz-name, Timur ve Ediğe Destanları, Seyid Battal Gazi Destanı, Danişmend
Gazi Destanı, Köroğlu Destanı" sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder